Türkiye'de Hukukun Durumu: Adalet Arayışında Kaybolan Değerler

Türkiye'de Hukukun Durumu: Adalet Arayışında Kaybolan Değerler

Türkiye'nin hukuk alanındaki dramatik gerilemesi, adalet sisteminin zayıflaması ve toplumsal etkileri üzerine derinlemesine bir analiz.

Türkiye'nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı en büyük sorunlardan biri, hukukun üstünlüğünün giderek zayıflamasıdır. Bu durum, hem iç politikada hem de uluslararası alanda ciddi endişelere yol açmıştır. Türkiye, bir zamanlar demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün örnek alındığı bir ülke iken, şimdi antidemokratik ülkeler arasında anılmaya başlandı. Bu durum, Türkiye'nin ekonomiden hukuka, eğitimden dış politikaya kadar pek çok alanda gerilemesine neden olmuştur.

Türkiye'nin bu hukuksal gerilemesi, özellikle AK Parti'nin son 7-8 yıllık yönetim sürecinde daha belirgin bir hal aldı. İlk on yılında "güçlü ve büyük Türkiye" hayalleriyle yola çıkan AK Parti, zamanla hukukun üstünlüğü çıtasını kaybederek kendi varlık sebebini de sorgulatır hale geldi.

Bu durum, AK Parti'nin seçimlerde başarılı olmasına rağmen, ülkenin birçok alanda kan kaybetmesine neden oldu. Çalışanlar ve emeklilerin mutsuzluğu, yoksulların sayısının artması, eğitimde eşitliğin sağlanamaması ve akademik özgürlüklerin kısıtlanması, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu daha da vahim hale getiriyor.

Hukukun üstünlüğünün zayıfladığı bir Türkiye'de, adalet sisteminin doğru işlemediği ve anayasal düzenin temelinden sarsıldığı görülüyor. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının alt mahkemeler tarafından yok sayılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyulmaması gibi durumlar, Türkiye'nin hukuk devleti olma vasfını zedelemekte. Bu durum, sadece hukuk alanında değil, toplumun genel yapısında da olumsuz etkilere yol açmakta.

Örneğin, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde bir imamın, hutbeyi eksik okuduğu iddiasıyla darp edilmesi gibi olaylar, hukukun üstünlüğünün kaybedilmesinin somut örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür olaylar, toplumun farklı kesimlerinde farklı tepkilere yol açıyor ve seçimler öncesinde dindar-muhafazakar kesimlerde hükümete karşı mesafeli bir duruşun oluşmasına neden olabilir.

Türkiye'nin hukuki ve demokratik yapısının bu denli zayıflaması, uluslararası arenada da Türkiye'nin itibarını zedelemekte. "Biz bize benzeriz, Batılı demokrasilere benzemek zorunda değiliz" diyen bir anlayışın hakim olması, ülkenin İran, Afganistan, hatta Kuzey Kore gibi ülkelerle benzer bir hukuk yapısına sahip olma riskini beraberinde getiriyor.

Sonuç olarak, Türkiye'nin hukuk ve demokrasi alanındaki gerilemesi, sadece iç politik bir mesele olmaktan çıkıp, uluslararası bir kaygı haline gelmiştir. Gelişmiş demokratik ülkelerde olduğu gibi, hukuki güvencenin sağlanmadığı bir toplumda, ekonomik gelişmenin ve toplumsal huzurun sağlanması neredeyse imkansızdır. Türkiye'nin geleceği için hukukun üstünlüğünün tekrar tesis edilmesi ve demokratik değerlere sıkı sıkıya bağlı kalınması büyük önem taşımaktadır.