ZİHNİ ÇAKIR
Yine yeniden; AVAZ avaz haykıracağız/haykıracağım Hakkı
Uzun bir ara oldu…
Yeniden merhaba diyecek kadar uzun.
Herkes bir anlam yükledi bu araya…
Susturulduğum söylendi, susturulmadım; sustum sadece.
Korkutulduğum söylendi. Her türlü baskı ve tehdide rağmen korkutulmadım ama korktum. Kendimden ve etrafımdaki insanların zarar görmesinden korktum.
Sindirildiğim yazılıp çizildi.
Devletin imkanları kullanılarak üzerime abanılıp sindirilmeye çalışıldığım doğru. Lakin sindirilmedim. Çığlıklarımın duvara çarparcasına geri bana dönmesinin verdiği hayal kırıklığıyla sindim.
Kolay değil bu kadar (4 ay) ara vermek.
Ülke dört bir yandan kuşatılmışken susmak kolay değil.
Tüm değerlere saldıran işbirlikçilerin yeni bir umut gibi palazlandırılmaya çalışıldığı bir dönemde yutkunmanın zorluğunu anlatmak bile imkansız.
Ülke neredeyse yüz yıl sonra özüne dönecek fırsatı yakalamışken, bu fırsatın, suret-i haktan görünen siyaset madrabazları tarafından heba edilişini izlemenin ağırlığı altında nasıl ezildiğimi bir bilseniz...
Ülkenin 70’lerden bu yana üzerine karabasan gibi çöken FETÖ’nün tüm bileşenleri ile etkisizleştirilmesi beklenirken, örgütün uyuyan hücreleri ve yedeklediği unsurların, devletin sinir uçlarına serpiştirilmesi, hele bu yapılırken ömrü bu örgütle savaşarak geçen vatanseverlerin FETÖ çuvalına doldurulup tasfiye edilmesi ve birer yaşayan ölüye çevrilmesi karşısında yaşadığım çaresizliği tarif bile edemem.
Yarım yüzyıldır bu vatanı bölüp parçalamak isteyen terör örgütünün (PKK) bugün bir siyasi aktör, belirleyici bir unsur olarak palazlandırılması, iki kutuplu siyasi atmosferin her iki kutbu tarafından sonuca gidilecek maymuncuk gibi görülmesi karşısında yutkunarak boğulmanın ne demek olduğunu anlatamam.
Çok haykırdım. Avaz avaz bağırdım haksızlıklar karşısında. Her yazdığım yazı sonrasında FETÖ’cülerin yöntemlerine taş çıkartacak yöntemlerle susturulmak istendim ama susmadım, pes etmedim, ye’se kapılmadım. Ne var ki; biz haykırdıkça zulmün ve masum insanlara yönelik hukuksuz uygulamaların nirvana yaptığına tanık olduk.
Masum ve mağdurların üzerine adalet kılıfıyla çullanılırken, örgütle iş tutan, örgütün finans akışını sağlayan ya da örgütün siyaset bürokrasi ve medyadaki egemenliğini tahkim edenlerin baş tacı edilişini en üst makamlarla ödüllendirilişini yazamasak da not düştük tarihe.
Lakin artık susma zamanı değil!
Ülkeyi saran kuşatma iklimi her geçen gün daraltılırken susmak değil haykırmak gerek.
Bu milletin milli ve manevi tüm değerlerine hasım bir zihniyetin üstelik İstanbul gibi lokal bir bölgede yapılan seçim sonucu üzerinden yeni bir umut gibi sunulmaya çalışıldığı bir süreçte susmak ihanettir.
Ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlık mücadelesinin sekteye uğratılmak istendiği bir dönemde susmak işbirlikçiliktir.
Hala şimdi bile gözünü kırpmadan bu vatan uğruna can vermeye amade binlerce vatan evladının bu toprakların gördüğü en büyük ihanet örgütü olan FETÖ yaftasıyla hem de düne kadar bu örgütle her türlü herzeyi yiyenler tarafından “öldürülmesi”karşısında susmak bu zulme ortak olmaktır.
O yüzden; susmayacağız, susmayacağım, susturamayacaklar…
Yine yeniden; AVAZ avaz haykıracağız/haykıracağım Hakkı.