ZİHNİ ÇAKIR
Aman dikkat! Birileri FETÖ bitti derken bile 15 bin FETÖ'cü ihraç edildi
FETÖ’ye büyük darbe vurulduğu hatta bitirildiği, bir tehdit olmaktan çıktığı yönünde belli merkezlerce algı enforme edildiği bir dönemde, 677 ve 678 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler yayımlandı Resmi Gazete’de.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan OHAL kapsamındaki Kararnamelerle, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ile kimi bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarda görev yapan 15 bin 653 kişi kamudan ihraç edildi.
Mesela ilgili KHK’larla, Emniyet Genel Müdürlüğünden 1. Sınıf Emniyet Müdürlerinin de aralarında bulunduğu 7 bin 586 kişi (aralarına FETÖ’yle zerre miskal ilgisi olmayanlar serpiştirilerek) meslekten ihraç edildi. Bu isimlerin bir kısmı geçtiğimiz yıl üstelik oy birliği ile terfi ettirilenlerden.
EGM’de yıllardır FETÖ’cülerin korunup kollandığı sistemin mihenk taşlarına dair gerçekleri yazdıkça, kimi ihtiras zebunları, bazı kalemşörleri hayvani bir saldırganlıkla salıyor üzerimize ama nafile, biz doğruları yazmaktan vazgeçmeyeceğiz asla.
Aynı KHK’larla, Kara Kuvvetleri Komutanlığında bin 259, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 391, Hava Kuvvetleri Komutanlığında 338, Jandarma Genel Komutanlığında ise 403 askeri personel ihraç edildi.
Yukarıdaki rakamlar ortadayken, ülkenin yeni bir kalkışma tehdidiyle karşı karşıya olmadığını söylemek en hafif tabirle aymazlıktır. Bu tehdide dikkat çekenleri, “toplumu korkutma, yıldırma ve FETÖ’ye moral kazandırma” eylemi olarak niteleyip susturmaya itibarsızlaştırmaya çalışmaksa gaflet değil ihanettir, işbirlikçiliktir.
40 yılı aşkın bir zamandır bırakın devletin kılcallarını, ülke yönetiminde önemli mevkilere gelenlerin ailelerine kadar sızan, 20 yıldan bu yana TSK’nın her kademesine sistemli bir şekilde mensuplarını yerleştiren, istihbaratın her alanına ilmek ilmek işlenen FETÖ’nün siyasi ayağından sermaye yapısına kadar bir çok koluna daha dokunulmamış bile. FETÖ sermayesi diye nitelendirilip şu ana kadar dokunulanların kahir ekseriyeti Anadolu sermayesi diye nitelendirdiğimiz gruplardan devşirilenler. Oysa FETÖ’nün ülke ekonomisini kilitleyecek sermaye grupları ile ilişkilerini ANANAS skandallarıyla öğrenmedik mi?
Örgütün en önemli hedeflerinden birinin siyaset kurumu üzerinden egemenlik kurmak olduğunu illa birilerinin mi söylemesi gerek bize! Siyaset kurumunda egemenlik sağlayamayan bir örgütün yasama ve yürütme faaliyetlerinden kendine hareket alanı açabilecek kabiliyeti olur mu? Oysa örgüt 12 Eylül Anayasa referandumundan bile kendine hareket alanı kazanacak kadar ince bir işçilik sergilemişti.
Hepsi bir kenara, 2010 yılının ilk Bakanlar Kurulu toplantısında, şimdiki Cumhurbaşkanımız dönemin Başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, FETÖ’ye dair tedbirler alınması yönündeki önerisine kabine üyelerinin kahir ekseriyetinin karşı çıktığını ne çabuk unuttuk!
Sözü çok uzatmayacağım; küresel sistemin kendini yenileme hamlesi tamamlanmadan, Suriye üzerinden Türkiye’ye bölme ve parçalama senaryosu sahnelenmeden, ülkeyi bir iç savaşa sürükleme planı yürürlüğe girmeden FETÖ ve bağlı terör oluşumlarının bitirildiğini, bir tehdit olmaktan çıktığını söylemek gaflet olur.
Ne zamanki Türkiye küresel sistemin kendini yenilemek için hazırladığı plan ve projeyi tersine çevirecek hamlelerinde başarılı olur, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu sınırları üzerinden hazırlanan kuşatma hattını yarar, Musul ve Kerkük hattına uzanan koridorda kendi istediği bir oluşumu tesis eder; ancak o zaman FETÖ ve benzeri terör oluşumlarının küresel sistem adına yürüttüğü faaliyetler de son bulabilir.
Bütün bu denklemler çözülmeden, Türkiye sistemsel değişim hamlesini tamamlamadan, ülkenin rejim restorasyonu dahil bir çok tıkanıklığını açacak sivil bir anayasa yapılmadan ve dahi ülke yönetimini dış etkilere açık tutan delikler izole edilmeden ne FETÖ bitti ne de benzeri terör örgütleriyle mücadelede mutlak başarı sağlandı denilebilir.
Bütün bunlar tamamlanmadan kim ki FETÖ bitti, terör bertaraf edildi diyorsa bilin ki; onlar ya gaflettedir ya da ihanette...