ATO Meclis Başkanı Mustafa Deryal ile Şehit Lider Yazıcıoğlu'nu konuştuk!
Gerçek bir dava adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün 11. yılında Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Mustafa Deryal ile Avaztürk olarak dikkat çeken bir röportaj gerçekleştirdik.
AVAZTÜRK olarak Muhsin Yazıcıoğlu hakkında Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Mustafa Deryal ile bir röportaj yaptık.
Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Mustafa Deryal ile dava adamı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün 11. yılında yaptığımız röportaj şöyle:
-Başkanım Rahmetli Muhsin başkan’ın en yakın dostlarından olduğunuzu ve çok uzun zamanlar boyunca birlikte yol yürüdüğünüzü biliyoruz. Kıymetli Başkan’ın yokuluğunun yıl dönümünde kendisini rahmet ile anmak istedik. Ancak her andığımızda yeni biri ile tanıştığımızda birbirinden farklı yönleri ve rahmetli başkanın özellikleri ile konuları dinliyoruz. Bugün sizlerden bu özel güne istinaden rahmetli Muhsin başkan ile bir ömür yol yürümüş dostu olarak bilmediğimiz taraflarını dinlemek istiyoruz.
Muhsin başkanı tanıma fırsatı bulmuş herkes onun ilk önce mütevaziliğinden bahsediyor. Sizce de başkan mütevazi birimiydi?
Kesinlikle. Bel ki; de hayatında kibir duygusunu hiç öğrenmemiş bile diye biliriz. Size son dönemlerine ait aramızda geçen bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Sizden kendiniz muhakemesini yaparsınız.
Bundan 11 yıl önce, bu mevsimlere çok yakın bir zaman diliminde bir sabah Rahmetli başkan beni aradı, o gün için ki programımı sordu. Bende seyahate çıkmak için hazırlandığımı eşim hanımefendinin de seyahate eşlik edeceğini ve Sivas gideceğimizi ilettim.
Rahmetli başkanın beni o gün ne amaçlı aradığını halen bilemediğim gibi o günde merak etmiştim. Ancak bahse konu olmadı. Bende gerisini sorgulamadım.
Başkan’da kendinin Sivas’a mitinge gideceğini ve birlikte gitmek istediğini ve bizi evden alabileceğini söyleyince kabul ettik. Evlerimizde birbirine çok yakındı zaten.
Bizi almaya gelince Başkan makam aracının önüne oturmak için yöneldi. Ne yaptığını fark ettiğimde engellemek için çaba göstermiştim. Bir parti genel başkanı, üstelik mitinge giderken, kendi makam aracında ön koltukta oturmaya çalışıyordu.
-Bunu yapmasındaki amaç ise aile kurumuna verdiği değer ile beni ve eşimi yan yana oturmaktı! Üstelik bunu bir gösteriş uğruna değil tamamen samimiyet ile yapıyordu. İçerisinde zerre kibir hissi duymadan. Üstelik gençlik yıllarından beri birlikte yaşadığı önceleri dava arkadaşı sonrasında ise iş ortağı ve kardeşi ile eşine tevazu dikkat çekici değil mi?
İnsanlara karşı çok diğergam bir kişiliği vardı. Bir gün iş görüşmek için beni davet etmişti. Özel kaleme geçtiğim zaman içeride bir misafiri olduğu söylenince beklemeye karar verdim. Ancak görüşme çok uzamış neredeyse bir saati geçmişti ki, programın sıkıştığı için makama geçiş yaptım. İçeride önemli bir görüşmesi olduğunu zannederken, gariban bir genç ile baş başa olduğunu, gencin anlattıklarını sabırla dinlediğini, uzun sorularını titizlikle cevapladığını görünce başkanın bu dünyanın alışıla gelmiş insanlarından olmadığını bir kez daha müşahede etmiştim. Bir gönül adamı, nefsini yenmiş bir alperendi o!
Ortağım, dostum ve ağabeyimi rahmet ile anıyorum.
-Başkanım, rahmetli başkanımız ile askerliğinizi de birlikte yapmıştınız galiba, o döneme dair de bilinmeyen bir anekdot var mıdır?
Evet, askerliğimizi birlikte Denizli’de kısa dönem er olarak yapmıştık. Hakk’a ve hukuka olan aşkı vatanı ile onun evlatlarına olan sevgisi ve bağlılığı orada da göze çarpıyordu.
Bir gün içtima sırasında başkan ile yan yana iken; askerlerin arasında gürültü yapan bir er, konuşma yapan komutanın dikkatini çekmiş ve sinirlenmesine sebep olmuştu. O anda ağzından hoş olmayan kelimeler çıkan komutanı içtimadaki askerler arasından bir ses “Analar bu ocağa, evlatlarını siz hakaret edesiniz diye göndermiyor, buna hakkınız yok sizin vazifeniz askerleri vatan savunması için hazırlamaktır.” Şeklinde gürledi.
Kim söyledi bunu diyen komutanın şaşkın ve sinirli bakışları arasında bir adım ileri çıkan Muhsin YAZICIOĞLU ben söyledim diyerek cevapladı. Tahmin edeceğiniz üzere içtima karıştı.
Emir altında hem de sakıncalı bir er iken bile Hakk’a ve inandığı değerlerin çiğnenmesine müsammaha göstermeyen adil, ilkeli ve yiğit bir vatan evladı idi.
Dediğim gibi bu dünya’nın insanı değil idi, Sivas’ın bir köyünde garip başladığı hayat hikayesi abidevi bir şekilde karlar arasında ama yine garip bir biçimde zahiren son buldu.
Rize’de bir köyde kulağına eğilerek “Ben bu köyün delisiyim” diyen köylüye “Bizde bu vatanın delisiyiz” diye cevap veren dostum, ağabeyim, dava arkadaşım Muhsin YAZICIOĞLU hala vatan delilerinin yolunu aydınlatan, istikametini belirleyen onlara yol gösteren bir kutup yıldızıdır. Allah rahmet eylesin.