İNANÇ YILAN
COVID-19; DÜN, BUGÜN VE YARIN
Gözümüz aydın kötü günler geride kaldı, daha kötülerine hazırlıklı olalım. Sanıldığının aksine salgın aşıyla hemen bitmeyecek, ki bitseydi bile eskiye dönmemiz çok uzun sürecek. Salgının kayıplarını telafi edebilmemiz için kaybettiğimiz sürenin en az yarısına ihtiyacımız var. Tabi bu iyi bir planı olan ülkelerin çıkarımı eğer bizimde bir planımız varsa bizim içinde geçerli! Peki gerçekten bir planımız var mı?
Görünen köy kılavuz istemez…
Dolara bağımlı ve faiz odaklı ekonomi yönetimi ne yazık ki hayal dünyasında gezinmeğe devam ediyor. Dolar yarın 1 lira olsa ve faizlerde eksiye düşse ne değişir keşke birisi açıklasa da öğrensek.
Katma değer yaratmayan ekonomiler, döviz-faiz sonuçlarına değil yoksulluğun ortaya çıkardığı sorunlarla boğuşur. Terör başta olmak üzere bütün sorunların temelinde katma değerden yoksun ülkeler vardır. Sanayi toplumundan yeterince nasiplenmeyen ülkelerde suç istatistikleri artar. Kırılgan kitlenin zihnine öfkenin gömülüp, tepkilerinin psikolojik veya fiziki şiddete dönüştürülmesi için uzman stratejist olmağa gerek yok. İşsiz veya gelir seviyesi düşük insanların herhangi bir sebepten ortaya çıkan öfkeyi satın almaları da bunu hızla lince dönüştürmeleri de kolaydır.
Hızla sanayi toplumunun gereksinimlerini yerine getirmezsek herhangi bir sebepten ortaya çıkacak bireysel veya toplumsal öfkelerin kurbanı olmamız yakındır. Genelde gazeteciye, sağlıkçıya, kadına, polise veya siyasetçiye saldırı şeklinde kendini gösterse de aslında giderek büyüyen ekonomik krizin ön safhasıdır. “Bugün mü çıktı canım her zaman vardı” derseniz zaten geçen zaman içinde kartopu gibi büyüdü. Daha önce cenazelerde siyasi parti temsilcileri yuhlanırken şimdi linç edilmeğe çalışılıyor. Saldırıların altyapısında kayıplarını telafi edemeyen bireylerin kendilerinden daha fazlasına sahip olanlara karşı geliştirdikleri öfkeyi daha kolay ulaşabildikleri hedefe yöneltmeleridir.
Neler yapabiliriz?
Önceliğimiz yıllık 50.000 TL ve aşağısında kazananlardan gelir vergisi alınmaması. Üzerine çıkanların ise 50 bin üstü oranındaki kısım vergilendirilmelidir. Bu ne işe yarar?
Devlet topladığı vergiyi “kendince” kontrollü şekilde kamusal alana dağıtır. Oysaki bu gelir grubundaki şahısların vergisiz gelirlerini kişisel tercihlerle “kontrolsüzde olsa” ekonominin temel dayanağı olan serbest piyasa sürecine göre dağılmaktadır. Zaten bu yüzden adına serbest piyasa deniyor. Küçük esnafın ana müşterisi 50.000 altı yıllık gelir seviyesine sahip kitledir. Yani millete 1000 lira vesaire dağıtmak yerine düşük gelirler üzerindeki vergi kaldırılmış olsaydı Covid-19 dönemine daha az kırılgan bir gelir yapısıyla girebilecektik. Şimdi karşı görüştekiler hemen Avrupa Birliği ülkelerini örnek gösterecek ama oradaki sosyal devlet ile buradaki aynı mı? Almanya’da devlet okulundan mezun olanın İngilizcesi burada özel okuldan mezun olandan daha iyi… Çok agresif bir örnek ama pandemide hayat kadınlarına 9.000 Euro yardımda bulunan bir devlet (Almanya) ile sanatçılarından video ile 1000 TL yardım talebi isteyen iki ülkenin aynı vergi diliminde olması gülünçtür.
Artık yarı komünist yarı serbest piyasa yönetiminden vazgeçmemiz gerekiyor. Bu gidişle sonumuz Venezuela olur. Ya komünist Çin olalım ya da serbest piyasada yolumuza devam edelim. Market basıp fiyat araştıran serbest piyasa ülkesi olur mu? Tarlada 1 liraymış da tezgahta nasıl 5 lira oluyormuş(?) Merkez bankası fiyat istikrarı için çalışacakmış! Güleyim diyorum olmuyor ağlayayım diyorum yaş gelmiyor… Merkez Bankası çiftçiye ücretsiz tohum-gübre-ilaç mı gönderecek yoksa tarladan ürünlerin kaldırılması için işçi mi? Komisyoncuları aradan çıkarınca bütün sorun çözülecekmiş :) dikkat edin cümlenin sonuna noktalama işareti değil gülücük koydum. O zaman market yerine sebze meyve hallerini bassınlar bütün komisyoncuları toplayıp Silivri’ye tıksınlar.
Hayatında fatura kesmemiş siyasetçi, ekonomist, yorumcu ve gazeteci fiyat istikrarından bahsediyor gülecek yerlerime kramp giriyor! Fiyat istikrarı vitrindeki etiketi incelemekle olmaz. Orası kaza yaptığın andır. Yani o ana kadar arabayı ne kadar kötü şartlarda sürdüğünü gördüğün noktadır. Kazadan sonra yolu, çevre şartlarını, aracının teknik imkanlarını ve şoförlük becerilerini tartışmanın önemi olmaz. Bu mevzuları daha önce yapacaktın. Artık önce sanayiye gidecek, seneye de trafik ve kasko bedellerini yüksek risk primiyle ödeyeceksin nokta
Finalde ise önemli ve son cümle; devlet haraç değil vergi toplar.