ZİHNİ ÇAKIR
FETÖ'nün siyasi ve bürokrasi ayağının önündeki bariyerler ve 'mahalle baskısı'
FETÖ ile mücadeledeki aksaklıkları, bürokratik oligarşiden başlayıp siyasete kadar uzanan ilişkiler ağının çözülmesini engellemeyi amaçlayan bariyerleri yazmanın “mahalle baskısı” ile engellenmeye çalışıldığı bir sürecin içine girdik.
FETÖ sadece Emniyet ve TSK’dan ibaretmiş gibi, bu iki merkezle ilgili her şeyi yazmak mümkün, lakin iş bürokrasi ve siyasete geldi mi en başta sosyal medya linciyle karşı karşıya geliyorsunuz. Belli merkezler tarafından yönlendirildiği bilinen ismi cismi belirsiz hesaplar, anında “suyu bulandırmak”, “mücadeleyi itibarsızlaştırmak”, “FETÖ’nün ters algı operasyonuna hizmet etmek” hatta “fitne çıkarmak” gibi etiketleri sallayıp duruyor.
Muhakkak ki bunlara itibar edip, bunlardan ürküp susmayı yeğlemeyeceğiz. Zaten maksadım da buna izahat getirmek değil. Dikkat çekmek istediğim şey, örgütün tasfiyesi noktasında 15 Temmuzla başlayan Erdoğan'da vücut bulan kararlı mücadelenin bürokrasi ve siyasete uzanmasının önüne geçmek isteyenlerin sistematik operasyonu. Sebebini elbette biliyoruz. Çünkü yargının bile kendi mecrasında ilerlemesi için kamuoyu baskısının elzem olduğu bir dönemde, FETÖ’nün üst bürokrasi ve siyasi ayağı ile ilgili somut verilere dayalı analizler bir de kamuoyu desteğine büründüğünde önünde ne yargı durabilir ne siyasi erk. Bu bilinç ve panik hali içerisinde, FETÖ ile mücadelenin en önemli ayağı olan medyada zaten bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki yazar çizer, “örgütün hiyerarşik yapılanması”, “örgütsel sızma stratejileri” ve “örgüt çıkarlarını muhafaza edici eylemler silsilesine” atıfta bulunarak ortaya koyduğu bürokratik ve siyasi ilişki ağına dair analizlerinden, söz ve yazılarından dolayı FETÖ'cülükle suçlamasının hedefi olabiliyor.
Panik hallerinin gerekçesi çok açık aslında. Bunu sadece birkaç örnekle somutlaştıracak olursak;
Mesela özellikle 15 Temmuz’dan bu yana onbinlerce örgüt şüphelisi kamudan ihraç edildi, açığa alındı, tutuklandı ya da tutuksuz yargılanıyor. FETÖ ile ilişki, irtibat, iltisak ya da örgüt üyeliğine dair yargısal süreçte hukuki karine niteliği taşıyan eylemler sübut bulmuşsa tabii ki olması gerekenler bunlar. Ancak mesela bir Belediyede ya da bir kamu kurumunda çalışırken, çocuklarını örgüt okullarında okuttuğu, örgütün finans kuruluşunda aktif hesabı bulunduğu gibi kriterlerle, memuru, işçiyi, hizmetliyi kamudan ihraç edip, gözaltına alıp tutukluyorsanız, o memurun işçinin ya da hizmetlinin amiri, müdürü ya da Belediye başkanlarına dokunacaksınız. Dokunamıyorsanız bile en azından FETÖ ile mücadele kahramanı olarak lanse edilmesine tedbir alacaksınız ki; toplumsal vicdan yara almasın, mücadele samimiyetiniz sorgulanmasın, mücadeleye verilen toplumsal destek dip yapmasın.
FETÖ’ye ait bir kolejde çocuğunu okutandan çalışan öğretmene hatta o okulun yapımına bağışta bulunana kadar herkes için FETÖ’den adli süreç başlatıyor, gözaltı işlemi ve tutuklama tedbirlerini hayata geçiriyor, kamudan ihraç ediyorsanız, aynı okulun arsasını hibe eden ya da imar değişiklikleri ile emsalini arttıran, bununla da yetinmeyip hafriyatından son tefrişatına kadar her kademesinde aktif rol oynayan, bunun ödülü olarak da anasının, babasının hatta eşinin ismini FETÖ kolejlerinin tabelalarına yazdıran Belediye Başkanlarını ve siyasetçileri es geçmeyeceksiniz.
Eğer gerekli özen gösterilmez, yapılan uyarılar dikkate alınmazsa mücadelenin en önemli ayağı olan yargıdaki 15 Tammuz’dan sonra alınan hakim-savcı adaylarının FETÖ şüphesiyle ihracı gibi skandalları daha çok yaşarsınız. Bırakın 15 Temmuz’u 17/25’ten bu yana avaz avaz bağıranlara kulak tıkanmasaydı, 15 Temmuz’dan bu yana yürütülen FETÖ soruşturmalarının adli kolluk ayağında görevli onlarca Emniyet amirini bugün değil o zaman FETÖ’den açığa alırdınız. Şimdi oluşan algıyı siz hesap edin; “FETÖ ile mücadelenin en meşakkatli sürecinde mücadelinin operasyonel birimlerinin amirleri FETÖ’cü çıktı”. Hadi çıkın işin içinden çıkabilirseniz…
Maksadım biz demiştik biz uyarmıştık ukalalığı değil. Ama gelinen noktayı ortaya koymak da görevimiz.
Şimdi de bir uyarıda bulunuyorum! Siyaset ve bürokrasi içindeki FETÖ hücreleri, örgütün bu alanlardaki ilişki ağlarına dair ortaya konulan somut verileri, bu yönde korkmadan mücadele veren az sayıdaki kişiyi, “suyu bulandırmak”, “mücadeleyi itibarsızlaştırmak”, “FETÖ’nün ters algı operasyonuna hizmet etmek” hatta “fitne çıkarmak” gibi etiketlerle itibarsızlaştırma peşinde.
O alanlara yönelik mücadelenin önündeki bariyerleri daha da kuvvetlendirme telaşında. Bu gerçeği bir an önce fark etmez, gereğini yapmazsanız, o uyuyan hücrelerin kamikaze dalışlarının belki de telafisi mümkün olmayacak tahribatlarına çanak tutmuş olursunuz.
Bizden uyarması, siz ister bizi FETÖCÜLÜKLE suçlayın ister suyu bulandırmakla.
Nasılsa su durulduğunda içindekinin balık mı kurbağa yavrusu mu olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Görüp biz haklı çıktığımızda madalya takacak değiller elbette; ama tarihin bu tür gafletlerde imzası olanları nasıl yazdığını hepimiz biliyoruz.
Kalın sağlıcakla…