CEMAL DEMİRTAŞ
MEDYA SİYASET MAFYA
Mafya…
Adı ne olursa olsun, hiç bir şekilde hoş görülemez.
Yardım yaptı, destek verdi, benden, senden diye ayırt edilemez. Eğer böyle bir sempati, göz yumma durumu olduğunda o durum kimseleri, kesimleri bir gün gelir sıkıntıya sokar.
Son günlerde mafya siyaset medya ikilemi de tam bu noktada seyretmektedir.
Her ne olursa olsun önce çuvaldızı kendimize batırmamız gerekir.
Onlarca suçtan bilmem kaç yüzyıl ile yargılanmış, bilmem kaç yıl hapis yatmış kişilerin , cezaları bittikten sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, eskideki hallerinden daha da (sözüm ona, güya, sanki) itibarlı! bir şekilde ortalıkta dolaşmaya devam etmeleri vahim değil midir?
Bu kişilerin yüzlerce arabayı peşlerine takıp, konvoylar halinde şehir şehir dolanmalarına göz yummak ise iki kere vahimdir. Bu kişiler hangi sıfatla ellerini kollarını sallaya sallaya, BABA lakaplarınının üstüne bir de REİS şapkası takarak dolaşabiliyorlar? Üç araba art arda düğüne bile giderken yol polisi kırk soru sorarken, yüzlerce araçlık konvoylar önlerinden geçerken herhalde selam durmazlar. Neden izin verilir acaba?
Yine aynı şahıslar, binlerce insanı meydanlara toplayıp ne sıfatla miting düzenlediler? Valilikten hangi isim adı altında izin aldılar? Ben almadan yapabildiklerini zaten düşünmüyorum. Lakin kanaat önderi mi, sendika mı, siyasi parti lideri mi, hayır sever bir iş adamının açılışı mı ne? Ne diye böyle bir miting yapılabildi?
Bunlar hep kötü imajlar.
Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu ile mafya liderinin arasında kendine göre arabulucu veya ulaştırıcı ya da bağlantı kurmaya vesile olmaya çalışan kişinin durumu daha da vahimdir. Elinde puro ile mafya lideri ile görüntülü muhabbet edecek kadar samimiyetin cemaziyel evveli nedir?
Ülkemiz geçmişinde medya siyaset ilişkilerinden dolayı ne kadar çok zararlar içine girdiğini herhalde hepimiz hatırlarız. özellikle bir misal her zaman hafızalarda tazeliğini korumaktadır.
Zamanın Başbakanını kendi evinde pijaması ile karşılayan medya baronlarını unutmamız mümkün değildir.
Bundan daha vahim misaller de belleklerimizde mevcuttur.
Yine Medya Mafya ilişkilerine de onlarca misal vermek mümkündür. Bir döneme malesef damgasını vuran medya baronlarından birinin kendi kanalında , kendisini tehdit eden mafya babası için sarfettiği " vücudumun kimyası bozuldu.." sözleri de unutulmamalıdır.
Bu rezillikleri yıllarca yaşadık. Tam da temizlendi, pasifize edildi derken patlak veren gazeteci mafya dostluğu hiçbir şeyin de bitmediğini ortaya mı koydu acaba?
Son gelinen noktada gazetecilerin mafyacılarla kadim! dostluklarının sebebini sormak kesinlikle mecburidir.
Nasıl olur da bir gazeteci bir mafya /suç örgütü lideri ile face to face konuşacak kadar samimi olabilir ?
Neden veya hangi sebepten dolayı, Devletin asayişinden sorumlu bir numaralı kişisi ile konuşup görüşmek için aracı ! olmaya kalkar?
Bunun etik mi değil mi kısmını hiç girmeye bile gerek yok. Bu gazeteci&ler hem Devlete yakın olduklarını, öbür taraftan da mafya&çete&suç örgütü elebaşları ile olan tanışıklıklarını kullanarak bugüne kadar maddi veya manevi, nüfuz kullanmak sureti ile başka başka insanlara karşı bu dostluklarını bir güç unsuru olarak üstünlük sağlamış da olabilirler mi?
Sayın İçişleri Bakanı canlı yayında o gazeteci için "...beni de sattın, devletini de sattın.." diyecek kadar sinirlendi ise, bu ve bunun gibi şahıslara gerekenin yapılması mecburidir.
Devlet erkanı başta olmak üzere, İktidar Partisinin, hatta tüm partilerin "senin mafyan benim mafyam" anlayışının benimsemeleri en tehlikeli durum olduğunu bilmeleri gerekir. Yok iktidarı destekliyor, yok ittifakı destekliyor, yok davayı destekliyor, yok ülkücü gibi tutumlara kimse prim vermemeli. O yapılar gün gelir mızrağı size doğrultabilirler. Suç makinesi ve ilegal bir yapının desteğine muhtaç olan bir parti, yarın iktidar olduğunda o çetelere karşı selam mı duracak?
Düşüncesi, fikri ne olursa olsun artık bu gibi yapılara ne Ak Partinin ne de MHP nin asla selam vermemesi gerekir.
İnşallah bu son hadiseler öncelikle iki parti için iyi bir ders olmuştur.
Selam ve Dua ile.