ZİHNİ ÇAKIR
Memur Sen'i FETÖ ve PKK sarmalına hapseden zihniyet!
Memur Sen Konfederasyonu'nun ve bu konfederasyona bağlı Eğitim Bir Sen'in Genel Başkanı Ali Yalçın’ın, 7 Şubat tarihli KHK ile ihraç edilen EBS Hakkari İl Başkanı Hamit Gür’e sahip çıkmak adına yaptığı açıklamalarda ülkücü tabanda infiale sebep olan ifadeleri uzunca süre konuşulacağa benziyor. Zira Ali Yalçın, o ifadelerinden geri adım atmadığı gibi; o ifadeleri eleştiren, gündeme taşıyan bizlere de verip veriştirdi.
Güç zehirlenmesi yaşayanların, terör örgütleriyle örtülü ilişkide bulunanların bu tür saldırılarına alışkınız. Üstelik gayri milli ajandaları suçüstü olanların “ırkçı” yaftalaması, ilk defa karşılaştığımız bir durum değil.
Aynı Ali Yalçın ve zihniyeti, il il gezip FETÖ’den tutuklu mensuplarını kurtarmaya çalışmalarını haberleştirdiğimizde de benzer ifadelerle saldırmıştı bize. Üstelik en yakın çalışma ekibinde yer alanların daha düne kadar FETÖ’ye ve örgüt elebaşına övgüler dizen açıklamalarını görmezden gelerek.
Peki Ali Yalçın’ın, milyonlarca insanda infiale sebep olan “eli kanlı Türkçü bir yapı” açıklamaları ile tüm Memur Sen camiasında da rahatsızlığa sebep olan FETÖ şüphelisi mensuplarını kurtarma telaşının arka planında yatan asıl sebep ya da sebepler neydi?
Kitabın ortasından yazayım; birincisi Türk milliyetçilerine olan nefreti ikincisi de Memur Sen ve bilhassa Eğitim Bir Sen’in adeta FETÖ hegemonyasına esir olması.
Durun, acele etmeyin, itiraz etmeden önce tek tek anlatacaklarımı okuyun…
PKK’DAN İHRAÇ BİRİNİ SAVUNMA REFLEKSİNİN ARKA PLANINDA NE VAR?
Ali Yalçın’ın, gelen tepkiler üzerine sözlerini “farzımuhal” diye savunmaya çalışsa da ülkücülere yüklediği “eli kanlı yapı” tanımlaması onun fikri altyapısının dışa vurumuydu. Bakın başkanı olduğu konfederasyonun internet sitesindeki “TARİHÇE” sekmesinde yer alan yazıda ne diyor: “Cumhuriyetin kuruluşu, bir bakıma Batıcılık ve Türk milliyetçiliği düşüncesinin zaferini, Osmanlıcılık/İslamcılık düşüncesinin yenilgisini ifade ediyordu.”
Bu cümle daha çok İran rejiminin, Türkiye’deki muhafazakar-milliyetçi kesime ektiği nifak tohumlarının meyvesi.
Cumhuriyetin kuruluşunu, “Türk milliyetçiliği ile Osmanlıcılık/İslamcılık çatışmasının bir sonucu” olarak gördüğü için -üstelik Osmanlıcılık akımının en aksiyoner tabanı olan- Türk milliyetçilerine düşmanlık besleyen anlayışın, Ali Yalçın’da vücut bulduğu, PKK’dan ihraç edilen bir mensubunu savunmak için geliştirdiği “dindarlık” argümanında açıkça ortaya çıkıyor.
Yalçın’ın, kendi içinde çeliştiği de görülüyor üstelik. Zira Türk milliyetçiliğini “İslamcılık” potasında eritme eğilimi kullandığı ifadelerin her yanından akan Ali Yalçın, öte yandan o mensubunun, devleti “100 yıldır Kürt çocukları katletmekle” suçlayan ifadelerinin de Kürt milliyetçiliğinin masumane yansıması minvalinde değerlendirilmesi gerektiğinden dem vuruyor.
ŞİA İDEOLOJİSİNE TABAN KONSOLİDE EDEN BAKIŞ AÇISI
Hep söyleriz ya; Türkiye’de bölücülüğe hizmet edenler, İran rejiminin ektiği nifak tohumlarının toplumun tüm katmanlarına yayılmasında görevli olanlar için “Türk” ifadesini kullanmak “ümmetçiliğe” ihanettir; ama aynı kesim Kürt milliyetçiliği başta olmak üzere her türlü yıkıcı-bölücü akımı “ümmetçilik” referansıyla beslemekten de geri durmaz. Üstelik onların ifade ettiği “ümmetçilik”, İran’ın bölgede egemen olmak için bir silaha dönüştürdüğü şia ideolojisine taban konsolide eden bakış açısından başka bir şey de değildir.
Ez cümle Ali Yalçın’ın, Türk milliyetçiliği üzerinden yürüyerek savurduğu “eli kanlı Türkçü yapı” hezeyanı, öyle “sürç-i lisan” ile ya da “farzımuhal” parantezi ile görmezden gelinecek bir hezeyan değil; sahip olduğu ideolojik bakış açısının dile dökülmesidir. Bu bakımdan yüzbinlerce Kamu Sen mensubunun, onları temsil eden zihniyeti bir an önce anlaması ve hiç gecikmeden tepkisini ortaya koyması, hele yeni Türkiye’nin inşaası için AK Parti ve MHP arasında oluşan mutabakat zeminine dinamit konulmak istenen bir dönemde elzemdir.
MEMUR SEN VE ALİ YALÇIN’I, FETÖ TUTUKLULARINI SAVUNMAYA İTEN ASIL SEBEPLER
Gelelim Ali Yalçın ve yönetiminin yüzbinlerce Memur Sen mensubunda infial oluşturan FETÖ tutuklularını kurtarma ve en üst düzeyde mağduriyet algısı yaratma çabalarına…
Bunun alt yapısında neyin yattığını görmeniz için sizi Memur Sen’in palazlandığı 2002 ve sonrasına götürmek istiyorum. 2001 yılında Memur Sen’in üye sayısı 41.871. Ancak AK Parti iktidarı ile birlikte yani 2002’den sonra Memur Sen’e yoğun bir yönelim gözlemleniyor. Konfederasyonun 26 Nisan 2008 tarihindeki 3. Olağan Genel Kurulu'nda üye sayısı 314’e ulaşıyor. Memur Sen, 2009'da üye sayısını 376'e, 2010’da ise 392’e çıkarıyor. 2014’te bu rakam 800 bin civarı oluyor.
İktidarla ilişki nazara alındığında bu tırmanış normal gibi gelebilir. Milliyetçi muhafazakar kesimin senelerdir laiklik adı altında seküler yaşam biçimini dayatan, elitisit bir kesimin haklarını savunan ve dahası, yıkıcı-bölücü unsurların egemenliği altındaki sendikal örgütlenmelere mahkumiyetten kurtulması ve iktidar nimetlerinden azami derecede yararlanma, makam ve mevki beklentisi de bu tırmanışın sebepleri arasında sayılabilir.
Benim dikkat çekmek istediğim husus çok daha başka, çok daha farklı saikler.
Bilhassa 2005 ve sonrasında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün, 80’lerden bu yana sistematik olarak sızdığı kamu bürokrasisinin kritik noktalarda egemen olmak için ihtiyacı olan tek şey kalmıştı; sendikal referans.
FETÖ’NÜN KAMUDAKİ EGEMENLİK REFERANSI MEMUR SEN Mİ?
Dini hassasiyetleri sömürü üzerine kurulan ve büyüyen FETÖ için milliyetçi muhafazakar kimliği ile bilinen Kamu Sen “milli hassasiyetleri” nedeniyle egemenlik sağlanması zor bir sendikal alandı. Çünkü Kamu Sen, “Mücadele gücümüzü, kudretimizi, çıplak ayaklarını çuvalla, çaputla sararak, kanayan yaralarına tuz basarak, açlıktan ağaç kabuklarını kemirerek yedi düveli dize getiren aslanlarımızdan alıyoruz” diyen bir felsefeye sahip örgütlenmeydi. Memur Sen ise yukarıda aktardığım gibi Kamu Sen’in atıf yaptığı Milli Mücadele ve bu mücadelenin sonucu olan Cumhuriyetin kuruluşunu Türk Milliyetçileri ile Osmanlıcılık/İslamcılık çatışması şeklinde nitelendiriyordu.
Yine Kamu Sen, “Tek devlet, tek millet, tek dil, tek vatan, tek bayrak” desturunu ilke edinmiş, Memur Sen ise (Ali Yalçın döneminde zirve yapan) “tek millet” anlayışı ile “İslamcılık/Ümmetçilik” arasında bir çatışma zemini oluşturmaya müsait fikri zemine kaydırılmıştı.
Yukarıda sıraladığım nedenlerle FETÖ, kamu bürokrasisindeki egemenlik alanını genişletmek için ihtiyaç duyduğu sendikal referans arayışında, iktidarla da yakın münasebetleri bulunan Memur Sen’de karar kıldı.
Örgütün merkezi sınavları manipüle ederek, soruları çalarak kamuya yerleştirdiği on binlerce mensubu bu sendikaya yönlendirildi.
Bürokrasinin en stratejik noktalarına yapılan atamalarda, FETÖ mensuplarının en değişmez referansı, içerisinde yuvalandıkları Memur Sen oldu.
Bilhassa eğitim alanında 81 il ve bağlı ilçelerdeki eğitim yöneticiliklerinin kahir ekseriyeti, Hüseyin Çelik döneminde egemen olan PKK sempatizanlarından alınıp FETÖ mensuplarına teslim edildi. FETÖ, kendine ait özel okullarla yetinmeyip, devlet okullarından nitelikli öğrencilerin örgüte kanalize edilmesi için yine hakim sendika olan Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen referanslarıyla devlet okullarının müdürlük ve idarecilik pozisyonlarını da ele geçirdi.
Bunun yanında kamuda Memur Sen üyeleri de dahil milli hassasiyetleri yüksek bürokratlar ve alt kademe memurlar, FETÖ mensubu yöneticiler tarafından zulme uğratıldı, sahip oldukları makamlar düzmece disiplin soruşturmaları ile ellerinden alındı. Bunlar yaşanırken onlara en güçlü destek, içinde yuvalandıkları Memur Sen’den geldi.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir anekdot aktarmakta yarar var. Mesela FETÖ’nün kendi sendikası Aktif Eğitim-Sen üyelerinin büyük bölümü Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen’e geçti. Çoğunluk ve dolayısıyla masada olmak için her yolu mübah gören anlayış, Memur Sen'i FETÖ mensuplarının fink attığı bir yapı haline getirdi. Bir çoğu sendika referansıyla idareci yapıldı. İşte il il dolaşılıp kurtarılmaya çalışılan FETÖ tutuklularının büyük bölümü de bunlardan oluşuyor.
Sadece bu veri bile, Memur Sen ve ona bağlı Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın, en üst seviyede “mağduriyeti” algısı yaratma çabalarıyla, ekibinin il il FETÖ tutuklularını kurtarma telaşını açıklamaya yeterli.
Sonuç olarak, bir yandan FETÖ'nün, kendinden olmayan Memur Sen üyelerine yönelik zulmüne bile sessiz kalanlar, diğer yandan mensupları arasındaki PKK'lılara sahip çıkmak adına bu ülkenin hiç eğilmeyen omurgası milli hassasiyetleri yüksek kesimlere "eli kanlı yapılanma" yaftası vuranlar, büyük umutlarla kurulan ve gelişen Memur Sen'i 25 yıl sonra FETÖ ve PKK sarmalına hapsedip büyük bir hayal kırıklığına dönüştürdüler.