ZEREN TÜMERKAN
TERÖRÜN FİNANSMANI VE KARA PARA AKLAMA!
Darbeler ve terör ancak finansmanının önlenmesi ile durdurulabilir. Bu hususta tüm dünya uluslararası düzenlemeleri takip etmeli ve uymalıdır. Hükümetler kararlı olmak zorundadır. Türkiye terörün finansmanını önlemek adına çok ciddi çalışmalar yürütmekte ve son iki senedir ülke içinde faaliyet gösteren illegal örgütlerin kan damarını kesmektedir. MASAK bu hususda taktire şayan işlere imza atmaktadır.
Terörün finansmanını önleme kapsamında Birleşmiş Milletlerin birtakım mevzuatları bulunmakta ve üye ülkelerin Maliye ve İçişleri Bakanlıklarının aralarında imzaladıkları sözleşmeler ile yürütülmektedir. Bunlar suçu önleme, suçluların iadesi, şüpheli transferlerin takibi ve terör paralarının tespit edildiği hesapta bloke edilmesinden tutunda, işi iyi bilen uzmanlar ile paranın esas merkezi olan ülkeye geri çağrılmasına kadar ki süreci yönetmeyi kapsar. Bunlardan en önemlisi birçok ülkenin imza altına aldığı MLAT’tir. Gel gör ki; derinlemesine mevzuatını ve püf noktalarını her hukukçu ya da devlet memuru bilemez. Bu yüzden talebi ilgili ülkeye gönderir ve cevap bekler. Maalesef büyük örgüt liderlerinin parasını dondurmak veya geri talep etmek bazen haklı da olunsa sonuç vermez İnce püf noktalarını bilmek gerekir ki bu da kitaplarda yazmaz. MLAT ilk olarak kara para aklama konularında ve banka hortumlama ve büyük hacimli soygunlar, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu kartel paralarına karşın kullanılmıştır 11 Eylül saldırılarını takiben bu sözleşmeler kapsamında ABD 100 milyon dolar terör finansmanını tespit etmiş ve dünya genelinde dondurmuştur.
Bu çok değerli bir aksiyondur. Hesapları bloke olan örgüt kan damarı kesilmiş sayılır ve para bulamadığından saldırı faaliyeti önlenir. Bilindiği gibi iç ve küresel saldırılar kara paranın aktif kullanıldığı ve teröre aktarılan finansmanın temelini oluşturur. Uzmanlara göre global terörü ve bunun finansmanını önlemenin yolu tamamen şeffaf ve tüm bankacılık hareketlerinin tek tuşla incelenebilir olmasını kapsıyor lakin ülkeler bu kadar şeffaf olmaya ve tek merkezden görünür olmaya hazır değil çünkü iç dinamikleri buna müsaade etmiyor!
Dünya üzerinde her ülke, bankacılık mevzuatlarını uygularken farklı yollar izleyebilir. Bahse konu olan sözleşmeleri ihlal edebilir. Son on yılı kapsayan süreçte birçok Afrika ülkesi de uluslararası bu sözleşmelere imza atsa da kara para aklayan ve teröre finansman sağlayan bu tür gurupların önünü kesememiştir. Bu ülkelerdeki terör grupları uyuşturucu üretimi ve dağılımı, silah ticareti, adam kaçırma, fidye ve gemi korsanlığı gibi birçok konudan teröre finansman üretebilmektedir. Arap ve Afrika ülkelerinde hawala metodu ise nakit para transferinde çok yaygın kullanıldığından terörist grupların kara parayı dolaştırma ve dağıtmada tercih ettiği kolay bir metottur. Hawala da para fiziki olarak yer değiştirmez. Hawalatör güvendiği bir diğer ülkedeki hawalatör’e faks telefon yolu ile bildirimde bulunur. Karşı taraf güvene dayalı müşteriye kendi kasasından para öder ve gönderen ile karşılayan hawalatör belli dönemlerde birbirine hesap kapatır. Müşteri de bunlara hawala için yüzde öder. Bu metot normal ticaretlerde çok tercih ediliyor olsa da art niyetli kişilerinde bu sistemi kullanmasına imkân sağlar. Bilindiği gibi sistem dışında olan paralar, kazanım kaynağı yani geçmişi temiz olmadığından kara para olarak adlandırılır. Aslında para paradır akı karası olmaz, onları kara yapan kazanıldığı faaliyetlerdir. Sistem içine sokulması ABD ve AB gibi ülkelerde zor olduğundan gelişmemiş ülkeler bu paraların sisteme sokulmasında tercih sebebidir. Bu ülkelerde hem rüşvet çok yaygın olduğundan hem de bankacılık alt yapıları pek gelişmemiş olduğundan, paranın kaynağını sorgulama süresi zaman almaktadır. Bu sebepten ötürü bu bölgeler ve off-shore bölgeleri para aklama işleri için biçilmiş kaftandır. Adeta kara para aklama cennetleri olarak adlandırılırlar. Bunlardan bazıları Kayman adaları, Bahama Adaları ve Bermuda, Türks and Caicos ve benzeri gibi adaları örnek verebiliriz. İlaveten bazı İsviçre, Luxemburg, Monaco, Liechtenstein’da bulunan özel portföy yönetimi hesapları, bazı çek hesapları, sigorta fon yönetimi gibi özel ve gizli hesaplar offshore şubelerde ve gizli hesaplarda depo edilmektedir. Tüm bu özel hesaplar küresel sermaye sahiplerinin bazı ülkelerde kendi menfaatleri doğrultusunda politik baskı yapmak ve bazı hükümetlere ayar vermek için kullanılabilmektedir. Darbe girişimi kapsamında aktarılan paraların arkasında bu küresel sermaye patronları ve sahip oldukları şirketler vardır tüm bu hesaplar gizli dahi olsa MLAT sözleşmesi kapsamında ve hedefindedir. ABD ve İngiltere Hazine Bakanlıkları MLAT’ı en etkin kullanan ülkelerdendir.
Terörü finanse eden kaynaklar herkesçe bilinen silah ticareti, uyuşturucu ve üretim laboratuvarları, her türlü kaçak sigara ve içki, korsan kitap, cd, sanal kumar ve kadın ticareti, Organ mafyası faaliyetlerini kapsar. Örtülü finans elde etmek için ise uluslararası şirketler kurulur. Büyük hacimli uluslararası ticaretler yaparlar. Elde ettikleri paraları bu şirketler üzerinden aklar ve faaliyet göstereceği ülkede şube kurarak paraları kolayca aklar ve yapacakları terör faaliyeti için aktarırlar. Bünyelerinde binlerce insan yani örgüt elemanı çalıştırır ve fahiş maaşlar ödeme bahanesi ile ilgili ülkelere para sokarlar. Bunun yanı sıra vergi kaçakçılığı, insan ticareti, sahte evrak temini pasaport kimlik vb. gibi konulardan da finansman elde ederler. En mühimi ise banka enstrümanları ile iş adamlarını dolandırıp milyon dolarlar kazanırlar. Geniş rüşvet ağları sayesinde yakalanmaları zaman alır. Dernek, vakıf kurup dünya çapında bağış toplama şekli ile paraları ilgili ülkelere sokarlar. Bu vakıflara o ülkenin prestijli insanlarını alarak dokunulmazlık elde etmeye çalışırlar. Uluslararası küresel sermayeler ile iş birliği yaparak bazen istedikleri ülkeleri manipüle ederek darbeler gerçekleştirirler. Örnek modelleri ülkemizde çok gördük. Bundan sonra daha dikkatli olmak gerekmektedir. Devletler terörün finansmanını engellemek istiyorsa kararlı olmalı mühim noktalarda çalışan kişileri iyi seçmelidir. Rüşvet almaya müsait kişiler ayıklanmalı, bankacılara ciddi eğitimler verilmelidir. Akıllı bir bankacı şüpheli transferleri tespit etmekte zorlanmaz yeter ki istesin! Organize terör örgütleri çoklu nasyonal olduklarından para aklama ve dolaşımda daha rahat iş yapabilirler. Bölgesel terör örgütleri genelde finansmanı ülke içinde yukarıda bahsettiğimiz konulardan elde eder dışardan kaynak transferi yapacak ise sınırlardan kuryenin üstünde para, altın, ham elmas taşıması veya gemi kargo, uçak kargo ve küçük botlarla transfer yapılması şeklinde elde eder. Birçok ülkede sınırlardan rahatça geçerler. Bu esneklik terör gruplarının bazı memurlar tarafından desteklendiği veya nemalandığı şeklinde yorumlanmalıdır. Rüşvet çarkı ve sempatizanları sayesinde her yerde adamları vardır. İslam ülkelerinde terör grupları sadaka ve zekât gibi manevi değerleri kullanarak para dağıtırlar ve bu başlıklar altında, kurmuş oldukları paravan şirketlerden veya dernek ve vakıflardan üyelerine para yollayabilmektedir. En yaygın yöntemler ise ufak miktarlar için banka ATM’leri Western Union gibi kanallardır. Son zamanlarda IT şirketleri kurup internet yazılımı ve teknoloji satışı sözleşmeleri yapıp ilgili ülkeye para sokmaktadırlar. Bu şirketler ciddi denetim altına alınmalıdır. Teknoloji transferi ve yazılım gibi konularda ciddi para trafiği sisteme sokulmaktadır. İhracat ve ithalat da her malın bir takip edilebilir gümrük mevzuatı ve hacmi vardır. Ancak bir yazılım ve bilgi transferinin bir görünür hacmi yoktur. Fiyatı ise senin belirlediğin kadardır.
Kısaca dünya var oldukça terörizm bitmeyecektir. Çünkü terör gurupları, kendi siyasi ideolojilerini diğerlerine korku ve baskı üreterek, kanlı eylemler vasıtası ile kabul ettirmeye çalışacaklardır. Terörizm artık bölgesel değil çoğunlukla küreseldir. Son zamanlarda vekalet savaşları da sürdürülmektedir. Soru şu olmalı vekalet eden kim, vekaleti veren kim? Bu cevaplar bize bazı bilgileri verir. Devletler, NATO Birleşmiş Milletler Avrupa Birliği ve benzeri örgütlere üye olduğu sürece dış politikalarını yürütürken bu örgütlerin ortak alınan kararlarına uymak zorundadır. Bu kurallar uluslararası hukuk ve savaş hukuku normlarına uymayı gerektirir. Böylelikle bir devlet, kafasına göre başka bir devleti işgal edemez, petrolüne el koyamaz çünkü ağır bedelleri ve yaptırımları olur. Bu bakımdan bir devlet, imzalanmış kurallar gereği kendi adına bazı işlere giremiyorsa yerine birilerini tayin eder ve bazen orda terör doğar. Vekalet savaşlarının ana mantığı da budur. Kuklacı kuklasını gizliden oynatır herkes bilir ama ispat edemez. Tıpkı PKK gibi tıpkı El Kaide gibi.
Darbe girişimleri çoğunlukla ilgili ülkenin bazı illegal örgütler ile bağlantısı olan muhalefet gurupları kullanılarak ve dışardan başka bir devlet istihbaratı kontrolünde hayata geçirilir. Bu gibi bir oluşum zaman alır ve ciddi çalışma ve alt yapı gerektirir. Dış destekli darbeler ilgili hükümetin politikalarına karşı yapılan darbedir. Arkasında mutla gizlenmiş başka bir devlet unsuru bulunmaktadır. Darbelerde kullanılan paralar da kara para kapsamında değerlendirilmelidir. Bu paralar faaliyet gösterilecek ülkeye yandaş küresel şirketler ve diplomatik yolla ve büyük elçilikler kanalı ile sokulur. Bazen de ilaç ve yardım malzemesi ödeneği kapsamında üstü örtülür ve çoğunlukla ilaç ve gıda alımı yerine silah alımında materyal basımında ve iç illegal örgütlere dağıtılmak üzere kullanılır.
Her bir ferttin bu finansmanları önlemede üstüne düşen görevler vardır. Bir matbaa ne materyal bastığını incelemeli uygunsuz bir durumda ilgili mercilere bildirimde bulunmalıdır. Bir banka çalışanı şüpheli gördüğü transferlerin detayına inmeli ya da bir muhasebeci naylon faturanın peşine düşmelidir. Her şeyi devletten beklemek olmaz çünkü bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir orduyu kurtarır. Halk olarak bizde yeri geldi mi çivi olmasını bilmeliyiz.
Sağlıcakla kalın!