İNANÇ YILAN
Varsayım
Bütün kabile devletlerinin olasılıklar hesabı vardır. İç ve dış bütün eko-politik olasılıkları hesap eder, masa başında çalışır lakin akşamdan sabaha sahaya yansıtmazlar.
Bu varsayımlar tarihsel tespitler ve coğrafi gerçeklerle harmanlandıktan sonra belirlenen Strateji halinde Hedef üzerine yerel de (lokal) uygulanır. Buna da ecnebiler glo-lokal tatbikat derler. Yani küresel politkanın küçük çaplı uygulaması ya da bir başka değişle risk yönetimi. İşler çığrından çıkmadan (kriz yönetimine geçilmeden) süreç test edilir. Kabile devletlerinden ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve hatta Belçika bile bunu yapar.
Neyseki kabile devleti olmadığımız için bizim bu türden çalışmalara ihtiyacımız yoktur. O yüzden ABD göstere göstere Halkbank üzerinden bizi köşeye sıkıştırırken olayı görmezden gelip ikili diyaloglarla işin içinden sıyrılmağa çalışırız. Sonra da ABD büyükelçiliğinden birini kapıp ajan der, yetmez adamın karısını kızını da ifadeye aldık mı iş tamam sanırız. (Hala daha işin farkına varamamışlar. Vize krizi falan vız gelir tırıs geçer ABD’ne...)
Şimdi bazı aklı evveller “Bize ne, Zarrab ve Erdoğan’ın derdi” diyebilir. İşte kazın ayağı öyle değil. Bu Türkiye’nin davası... Başımıza kimin sardığının maalesef bir önemi kalmadı, artık dava bize ait. Ne Troller – Troliçeler ne de Yeni Türkiye’liler bu durumdan etkilenmeyecek. Onların savunması basit; “Yeni Türkiye’yi çekemiyorlar”...! Açıkçası “İslamcı” geçinenlerin hem aklı havada hem de olan bitenin sorumluluğunu üstlenemeyecek kadar hovardalar. Zaten siyasi irade bu olayda farkındalığı terketmiş. S-400 savunma sistemi ve benzeri restlerle ABD kuşatmasını püskürteceklerini umuyorlar. Domates satamadığımız için kriz yönetmeğe uğraştığımız Rusya’dan alacağımız füzelerle ürküteceğimiz ABD’ni vize vermeyerek diplomatik alanda köşeye sıkıştıracağız öyle mi!!! (Son cümle bile bana resmen böyle kurarak beni mahvettin, hay ileri süreceğin düşünceye lanet olsun emi dedi).
Duble yollarımız, 3.havaalanımız, alt üst köprülerimiz ve kavşaklarımız fazlasıyla nazara geliyor zaten (Yazarken gülmemek için kendimi zor tutuyorum)... Açıkçası felaket kapıda... Şimdi Fed’den dolar yorumu okuyan ekonomistlerimiz dolarda ki yükselişe çare aramak yerine bahane ya da iyi niyet temennileri sunacaklar. Öyle veya böyle Dünya finans kamuoyunda imaj yıkımı yaşayan Halkbank üzerinden bankacılık sektörümüz daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalırken, zaten boğazına kadar dolar borcuna batmış Özel sektör kurdaki her artışta daha fazla sorun yaşıyor. Uzun yıllardır süregelen kolaycı dış politik ezberler –ABD olmazsa AB, o da olmazsa Rusya- artık duvara vurup dönmüyor, çarptığı yere yapışık kalıyor.
Diğer kabile devletleri bilim, sanayi, sağlık ve eğitim alanında yamuk yumuk gide dursun biz iki haftada bir sınav sistemini değiştirecek kadar pratik, Habur sınır kapısını kime açıp kapattığımızı bilmeyecek kadar ufku geniş, müttefiklerimizin müttefikleriyle düşman, düşmanlarımızın düşmanlarıyla dost ve daha nice içinden çıkılmayacak absürd denklemi belediye başkanlarının istifasıyla birlikte çözmeğe uğraşacak kadar basiretliyiz. ALLAH dert zeval vermesin.
Peki memleket bu haldeyken Kılıçdaroğlu neyin peşinde! Malum adalet yürüyüşü provakosyonu için “Truva Atı Yola Koyuldu” diye yazmıştım. Şimdi de Melih Gökçek’i savunmağa geçmiş. Seçimle gelen seçimle gider diyerekten. Kendisi seçimle ne gelebildi ne de gidebildi ya, iş bu sebepten ötürü tüyo veriyor. Ayrıca Kılıçdaroğlu değil miydi Gökçek’i işaret ederek“Yerel seçimde oylar çalındı” diyen... (Bu bağlamda Haluk Levent’in twiti müthiştir)... Kabile devleti olmadığımızın bir diğer göstergesidir muhalefetin hali.
Son tahlil de Göçmenleri saymadığımız halde dahi ortalama yıllık ortalama geliri 4.515* TL olan ve nüfusun yaklaşık %20’sini oluşturan 15 milyonluk “En fakir” kitle için bu hamasi nutuklar çok çarpıcı olabilir ama bu kitlenin bir tık üstüne duran ve en ufak bir ekonomik erozyonda bu kitleye katılması muhtemel ve yine ortalama yıllık geliri 7.894TL olan “Az Fakir”leri düşündüğümüzde toplam 30 milyon kişi zaten sosyal yardımların desteğiyle ayaktayken geriye kalan “Orta Gelir” grubunu ateşin içine atacak politik ihtirasları daha bir arzuyla sahiplendiğimizi görmek çok ilginç...
Ne diyorduk, varsayım dimi. Varlığı geçtik sayıklıyoruz artık. Bir varmış bir yokmuş!
* TÜİK 2015 verileri